24 Ekim 2016 Pazartesi

Yenidoğan İhtiyaçları: Anne – Bebek Alışveriş Listem (Marka önerileriyle)


Herkese merhabalar,

Bugün üzerinde epey kafa yorduğum, tecrübeli annelerden fikirler alıp, farklı yerlerden birçok yazı okuyup oluşturduğum ve aslında hala bazı noktalarda kararsız kaldığım Anne-Bebek Alışveriş Listemi sizlerle paylaşmak istiyorum.


Benim okuduğum alışveriş listeleri genelde marka önerisinde bulunmuyor, sadece tulum, battaniye, şapka, vb. şeklinde sıralanmış ürünleri içeriyordu. Ama daha önce hamilelik yaşamadıysanız ya da çok yakınınızda birileri yeni doğum yapmadıysa her şey o kadar yeni ve yabancı geliyor ki ben hep marka tavsiyesi istemeye çalıştım konuştuğum annelerden. Ve birkaç alt başlıkta gruplayarak oluşturduğum Yenidoğan Alışveriş listemi burada da paylaşmak istedim. Biraz uzun olacak ama hem anne adaylarına faydalı olsun hem de içimdekileri dökeyim istiyorum. (Şuan hamileliğimin 36. haftasındayım. Bu ürünlerin hiçbirini henüz kullanmadım. Bu yazıyı daha ileriki bir tarihte, inşallah bebeğim doğup da ürünleri kullandıktan sonra, değerlendirmelerimle birlikte güncellemeyi planlıyorum.) Yanına ?? koyduğum ürünlerde marka/model seçemedim henüz. Tecrübeli annelerin desteklerini ve yorumlarını bekliyorum ^^

ANNE İHTİYAÇLARI
  • Emzirme sütyeni/atleti (Mevsime göre sütyen yada atlet tercih edebilirsiniz. H&M, Marks and Spencer, Oysho gibi mağazalarda çeşitleri mevcut. Ben fiyatı biraz daha uygun olduğu için ve modellerini de beğendiğim için H&M’i tercih ettim.)
  • Lohusa pijama/gecelik/sabahlık ??
  • Emzirme yastığı (Mycey aldım. Duyduğuma göre sert olması, yani bebeği emzirirken çökmemesi gerekiyormuş.)
  • Göğüs ucu kremi (Bella B aldım. Birkaç haftadır ara sıra kullanıyorum. Doğumdan sonra daha çok Hindistan cevizi yağı kullanmayı düşünüyorum ama doktora da danışırım.
  • Göğüs pedi (Lansinoh aldım. Chicco ve Mamajoo öneren de oldu.)
  • Göğüs kalkanı (Avent – “Başka marka düşünmeyin” diyorlar. Hastane çantasında bulundurulması tavsiye edilen ürünlerden.)
  • Süt pompası (Benim süt saklama amacım yok aslında. İlk yıl çalışmayıp bebeğime kendim bakacağım. Bir yaşından sonra da inşallah emmeye devam ederse, iş yerim evime çok yakın olduğundan emzirmek için eve gidip gelebileceğim. Ama yine de sütüm fazla olursa sağıp saklamak her zaman iyidir. Ki zaten ilk zamanlar sütün gelmesine yardımcı olabileceği, bebek göğsü boşaltamazsa boşaltmak gerekebileceği için bir pompa alma niyetindeydim. Güvendiğim bir yakınım Wee Baby manuel pompadan çok memnun kaldığını söyledi. İnternette okuduğum yorumları da oldukça iyi. Memnun kalmazsam verdiğim paraya hiç üzülmeyeceğim kadar da ucuz, diyordum ki Lansinoh’un manuel pompasının iki ayarlı olduğunu görüp, indirimde Wee Baby’ye oldukça yakın bir fiyattan bulunca onu aldım. Eğer çalışacaksanız ve/veya sütünüzü sağıp saklamanız gerekiyorsa Medela yada Ameda’nın elektrikli pompaları daha çok işinize yarayacaktır.)
  • Süt saklama poşetleri (Lansinoh yada Avent)

BEBEK KIYAFET VE TEKSTİL İHTİYAÇLARI

Kıyafet konusunda pek bir cimriyim sanırım ^^ Hani derler ya bebeğin yediği helal, giydiği haram diye :) Hiçbir şeyi haram olmasın diye az az aldım hepsinden. Ve çabucak büyüdükleri söylendiği için de birkaç tane 0-3 ay, birkaç tane 3-6 ay, birkaç tane 6-9 ay şeklinde aldım. Şimdi gözüme çok az geliyorlar ama olur da yetmezse kolayca gidip alınabilecek, hatta internetten sipariş verilebilecek ürünler oldukları için sizlere de az az almanızı tavsiye ederim. Hediye kıyafet gelme ihtimali de var tabi. Kıyafette marka olarak da Mothercare, Chicco ve Zara’dan aldığım ürünler olduğu gibi, Koton, Civil gibi markalardan ve Havuzlu Han’dan aldığım ürünler de var. Ne nerede denk gelirse ^^ Ama çok koyu renkler almamaya dikkat ediyorum. “Ne kadar çok renk, o kadar çok boya” diye okumuştum bir yerde, ondan etkilendim sanırım. Bir de bebeğin tenine değecek her şeyin mutlaka %100 pamuk olmasına dikkat etmek gerekiyor.

  • Çıtçıtlı badiler (Farklı bedenlerden 5er tane. Benim bebeğim kış bebeği olacak. Bu sebeple üstüne mutlaka başka şeyler de giydireceğim için genelde kısa kollu tercih ediyorum. Ama kolsuz yada uzun kolluları da tercih edilebilir. Bir de bunların hem alttan hem önden çıtçıtlı olanları var. İlk zamanlar kafasından giydirmeye korkarım belki diye 0-3 aylık olanlar için öylelerinden de tercih ettim.)
  • Alt üst takımlar (3er takım)
  • Tulumlar (3er tane)
  • Çoraplar (Kimi bebeklerin bileklerini sıkıyormuş çorapların lastikleri. O sebeple sanırım birkaç çift farklı boylarda almakta yarar var.)
  • Eldiven ve şapka (Çok almamam önerildi. Çeşitli setlerde de çıktığı için ben ayrıca hiç almadım :D Zaten bücürün tırnaklarını kesmeyi becerebilirsem eldiven hiç kullanmayabilirim. İlk günden dokunarak öğrenmelere başlasın bıdık. Ama birkaç şapka alsam iyi olacak sanırım :) )
  • Hastane çıkışı (1 tane 10lu, 2 tane 5li set aldım.)
  • Uyku tulumu (Hani şu kolları açıkta bırakan, alt tarafı çuval gibi fermuarlı olanlardan. Bebeklerde ilk yıl boğulma tehlikesine karşı yorgan önerilmediğinden bu tulumları denemek istedim. Ikea ve C&A'de var. Hatta English Home’da da var. Her bebek bu tulumun içinde durmayı sevmeyebiliyormuş. Ben denemek için C&A’dekilerden birini aldım.)
  • Astronot mont ?? (Kış bebekleri için gerekliymiş ama henüz almadım.)
  • Battaniye (Farklı kalınlıklarda birkaç tane)
  • Müslin battaniye ve bezler (Aden & Anais’ten 120x120cm 4lü bir set aldım. İndirime rastlayınca Amerika’daki fiyatından ucuza geldi.  Bir de C&A’den 65x65cm 3lü bir set aldım. LC Waikiki’de ve Ebebek’te de çeşitli boylarda ve desenlerde bulmak mümkün. Hatta Joker mağazalarına Aden & Anais bile gelmiş.)
  • Ağız bezleri (Mermerşahi kumaşından 10lu bir set aldım Ebebek’ten, markası BabyJem’miş, ama annem kendi elleriyle de hazırlayacak birkaç tane. Bol bol olmasında sakınca yok.)
  • Nevresim takımı (En önemli şey lastikli çarşaf. Bebek yeni doğduğunda yastık ve yorgan kullanmayacağı için sadece çarşaf yeterli. Çarşafın da düz durması ve toparlanmamı için lastikli olması işe yarayacaktır. Ben English Home’dan birkaç tane aldım. Daha sonra kullanmak üzere takım olarak da alabilirsiniz tabi ki. Bu aralar English Home’da indirim var mesela. LCW de yeni piyasaya sürmeye başlamış.)
  • Banyo havlusu (Kundak şeklinde, bebeğin başı için köşesinde üçgen olan havlulardan 2 yada 3 adet gerekiyormuş. Chakra’nın önerildiğini çok duydum ama ben fiyatlarını yüksek buluyorum. İndirimde bakılabilir belki. Carters’ınkiler de çok sevimli ama bence pahalı. Ben Linens’ten ve English Home’dan birer tane aldım. Mothercare de denenebilir.)

BANYO, TEMİZLİK ve SAĞLIK İHTİYAÇLARI

  • Küvet / Küvetin içine koymak için File / Kova / Maşrapa ?? (Stokke’nin katlanabilir küvetini alıp almama konusunda kararsızım. Kullanan varsa yorum bırakabilir mi lütfeen??)
  • Şampuan (Mustela yada Burt’s Bees alınabilir. Aslında Türkiye’de bulabilsem Earth Mama Angel Baby isterim ama henüz rastlamadım. Köpük şampuanı kolay kullanılabilir olduğunu düşündüğümden ilk olarak Mustela aldım ben.)
  • Bebe yağı ?? (Doktora sorup hindistan cevizi yağı kullanabilirim.)
  • Bebek vücut sütü ?? (Bübchen’den çok memnun olduğunu söyleyen bir yakınım var.)
  • Tarak-Fırça (Chicco’nun setini aldım.)
  • Tırnak makası (Chicco’nun setini aldım. Setin bence yüksek bir fiyatı var ama her kullanan memnun olduğunu söylüyor. İnşallah biz de severiz.) 
  • Pişik kremi (Desitin, Sudocrem, Mustela en çok duyduğum markalar. Mustela’nın deneme boyunu aldım ilk etapta. Sonra duruma göre ve doktorun önerisine göre devam edebilir ya da değiştirebilirim.)
  • Ateş ölçer ?? (Braun kulaktan ölçer istiyorum ama onun da çeşitleri varmış. Henüz karar vermedim.)
  • Bebek çamaşır deterjanı (Öneriler üzerine Friendly Organic marka kokusuz sıvı çamaşır deterjanını aldım.)
  • Bebek bezi (Prima Premium Care İpeksi Yumuşaklık almayı düşünüyorum. Ama Komili Bebe’nin de önerildiğini duydum. Kullanan anneler ne düşünüyor?)
  • Pamuk (Yenidoğanın cildi hassas olduğundan en azından ilk üç ay poposunu sadece ılık su ve pamukla temizlemeyi planlıyorum. Ebebek’ten Baby&Me pamuk alabilirim ama çok önemli değil hangi marka olduğu.)
  • Islak mendil (Unibaby yenidoğan alkolsüz, parfümsüz. Sadece dışarıda mecbur kaldığımda kullanmak için. Tabi bebek büyüdükçe pamuktan buna geçiş yapabiliriz.)
  • Alt açma bezi (Kullan-at) (Canbebe, Dalin, Baby&Me vb. olabilir. Markasının çok önemli olduğunu sanmıyorum.)
  • Burun aspiratörü (Otribebe)
  • Oda termometresi (Weewell dijital nem ve sıcaklık ölçer)

BÜYÜK EŞYALAR

  • Bebek arabası ve Oto Ana kucağı (Biz uzunca sayılabilecek bir eleme sürecinden sonra Peg Perego Si Switch Travel System modeline karar verdik. Kriterlerimiz hafif olması, kolay katlanabilir olması, 5li emniyet kemerinin olması, kolay idare edilebilir olması vb idi. Sonradan ayrıca baston puset almaya uğraşmak istemedik. Çin malı olmasını da istemedik. Sonunda bu modelde karar kıldık. Umarım memnun kalırız.)
  • Anne yanı olabilen beşik/karyola (Öncelikle Chicco next2me almayı düşünmüştüm. Ama en fazla bebek 9 aylık olana kadar kullanılabildiği için evde kalabalık yapacak eşya istemedim. İkea’dan bir yanı çıkarılabilen ve bebek büyüdüğünde de yanı çıktığı için çocuk yatağı gibi kullanılabilen Gulliver karyolayı tercih ettik. Evet, evimizin hemen hemen her şeyi İkea ^^)
  • Bebek yatağı (Seçmek epey zor oldu. Bebek yatağının çok sert yada çok yumuşak olmaması önemli. O yüzden visco kesinlikle olmamalı. Yarı ortopedik olmasını öneriyor çocuk doktorları. Allerjik olabileceği için yün ve doğal lateks önerilmiyor. Ayrıca yün ve pamuk yataklar zamanla çökme yapabildiği için bebeğin omurgasını iyi desteklemiyormuş. Biz sonunda İşbir’den Allerban yatakta karar kıldık. Kılıfının çıkarılıp yıkanabiliyor olması da tercih sebebiydi bizim için.)
  • Yan yatış yastığı (Mycey aldım. Sevibebe’nin yatak şeklinde olanı da tercih edilebilir belki. Joker, Ebebek dahil olmak üzere çoğu bebek mağazasında bulabilirsiniz.)
  • Su geçirmez alez (Bence yüksek ısıda yıkanabilir olmalı. Yataş 90 derecede yıkanabildiğini iddia ediyor.)
  • Şifonyer (Çocuk odamız oldukça küçük olduğu için dolap yerine sadece bir şifonyer almayı düşünüyoruz şimdilik. Büyük ihtimalle İkea’dan.)
  • Kanguru ?? (Ergonomik olması önemli. Chicco önerilmiyor. Ergobaby’yi duyuyorum. Boba da olabilir. Hiç duymamıştım ama bugün bir arkadaşım da Catbirdbaby’yi önerdi. Çok memnun kalmış.  Ben henüz karar vermedim. Tecrübeli anneler, yardım lütfen ^^)
  • Ev tipi ana kucağı ?? (Sallanan şeyler benim başımı döndürüyor ama ne yapacağız bakalım.)

BEBEK BİRAZ BÜYÜDÜKTEN SONRA
  • Oto koltuğu (Bebek oto ana kucağına sığmamaya başlayınca gerekeceği için henüz bir seçim yapmadık.)
  • Kitaplık (Çocuğun kendi boyunda bir kitaplığa sahip olması önemli diye düşünüyorum. İkea’daki çerçeve rafları duvara monte edilerek kullanılabilir.)
  • Mama sandalyesi (İkea. Hem evimiz daha büyük bir sandalye için küçük sayılır, hem de bunun ön tablası çıktığı için masaya yaklaştırıp, bizle beraber masaya oturmuş olmasını sağlamak hoşuma gidecek.)
  • Unigo oyun matı (Çocuk odasında halı kullanmak hiç sağlıklı değil. Özellikle alerjik bebeklerde tavsiye edilmiyor. Bu oyun matı hem darbe emici, hem su geçirmez ve silinebilir hem de antialerjik. Henüz almadım ama odasına geçince bunu tercih edeceğim.)
  • Çocuk boyuna uygun masa-sandalye (İkea)

EKSTRALAR:
  • Biberon (Ekstraya koydum çünkü inşallah bebeğim emerse yada ek mamaya ihtiyacı olmazsa gerekli olmayacak bir ürün. Ama olur da gerekirse diye Dr. Browns Doğal akış standart cam biberon aldım. İkinci tercihim de Medela Calma olurdu.)
  • Biberon temizleme fırçası
  • Emzik (Bebeğime emzik verip vermeyeceğimi, versem de onun alıp almayacağını henüz bilmiyorum ama anne memesine uygun olması açısından bir Avent Soothie aldım gitti.)
  • Kırmızı taç (Ben o çok süslü, çiçekli lohusa taçlarından ziyade geleneksel kırmızı kurdeleli olanlarından tercih edeceğim ^^)
  • Emzirme önlüğü ??
  • Dönence ?? (Vakit bulabilirsem kendim yapmak istiyorum.)
  • Oyun halısı ??
  • Kapı süsü ??

Benim Anne-Bebek alışveriş listem bu şekilde. Dediğim gibi neredeyse hiçbirini henüz kullanmadım. İlerleyen aylarda belki güncellenmiş bir liste daha hazırlayabilirim. Soru ve önerilerinizi bana yazmayı unutmayın.

Sevgiler,
Alice

20 Eylül 2016 Salı

Hamilelik Mimi


Herkese merhabalar,

Gontheblog blogunun sahibi sevgili Gamze ile geçenlerde sohbet ederken bu aralar birçok bloggerın hamile olduğundan bahsettik. Ben bu kadar kalabalık olduğumuzun farkında değildim ^^ Lifestyle of Siri, Nil’s Mum, Mor Menekşe, Instagram’dan dsn_nails, hep hamile ^^ Madem öyle, “Allah hepimize bebeklerimizi sağlıkla kucaklarımıza almayı nasip etsin!” diyor ve bir Hamilelik Mimi başlatıyorum. Bana katılırsanız çok sevinirim :)


1. Hamileliğinizin kaçıncı haftasındasınız?
32

2. İlk bebeğiniz mi?
Evet 👆

3. Hamile olduğunuzu ne zaman ve nasıl öğrendiniz?
Hamileliğimi 4. haftada evde bir test yaparak öğrendim.

4. Hamile olduğunuzu ilk kime ve nasıl söylediniz?
Ben eşime söyledim tabi ki 💑 Adamcağızı elimde testle uyandırdım. Neden bahsettiğimi anlayamadı bile uyku sersemliğiyle :) İyi ki söylediğim anı videoya kaydetmeyi akıl etmişim. Kalp atışlarını duyup yumurcağın gerçekten orada olduğuna emin olana kadar da başka hiç kimseye söylemedik.

5. Şu ana kadar hamilelikle ilgili en sevdiğiniz şey nedir?
İçimde büyüyen canın hareketlerini hissetmek.

6. Mide bulantısı yaşadınız mı?
Çok çok az. Daha ziyade mide yanması sorunu yaşadım ilk üç ayda.

7. Çatlaklarınız oldu mu? Çatlak önleyici bir bakım uyguluyor musunuz?
Doktorumun önerisiyle 20. haftamdan itibaren Bella B Tummy Honey Butter kullanmaya başladım. Ara sıra da saf hindistan cevizi yağı kullanıyorum. Henüz çatlağım olmadı 🙏 ama ilerleyen zamanlarda ne olur bilemem. Annemde olmuş, o yüzden kendimi olacağına hazırladım, olmazsa bahtıma :)

8. Hamile kıyafetleri aldınız mı? Hangi mağazaları tercih ediyorsunuz?
Hamileliğimin 3. ayından itibaren pantolonlarım çok rahatsız etmeye başladığı için ilk olarak ilk bulduğum LCW'den biri kot biri ince kumaş iki pantalon almıştım. Daha sonra H&M'den bir elbise aldım ki açık ara bu yaz için en favori kıyafetim oldu. (Biraz da mecburen tabi 😂) Bir de yine H&M'den bir bluz aldım pantalonlarımın üstüne uyan, o kadar. Sonradan giyemeyeceğim kıyafetler için çok alışveriş yapmak istemiyorum.

9. Bebeğinizin cinsiyetini öğrendiniz mi?
Ben ilk zamanlarda öğrenmek istemiyordum ama herkesten o kadar çok soru geldi ki dayanamadım :) 17. hafta randevumuzda bir erkek bebek beklediğimizi öğrendik 👶 Sağlıkla inşallah 🙏

10. İsim seçtiniz mi?
Sanırım bizim oğlan bir kahramanlık gösterdiğinde kendi ismini kendi seçecek 😂 Ne zormuş erkek bebeğe isim bulmak :) Önerilerinizi beklerim ^^

11. Doğum eğitimi aldınız mı?
Bir hamile beslenmesi söyleşisine katıldım sadece. Başka bir eğitim almadım. Ama uygun zamanda eşimle gidebileceğimiz bir doğuma hazırlık eğitimi almak isterim.

12. Bir doula/ebe ile çalışıyor musunuz?
Bir doula ile çalışmıyorum. Çalışıp da gerekli olduğunu düşünenler varsa yorumlarını ve tecrübelerini paylaşabilirler mi?

13. Bebek alışverişine ne zaman başladınız? Bebeğinize ilk ne aldınız? 🍼
16. haftamıza girdiğimizde eşimle üniversitemizin mezunlar gününe gitmiştik ve oradan bebeğimize ilk çıtçıtlı badisini aldık. 17. haftada cinsiyetini öğrendiğimiz günün anısına da bir önlük almıştık. Sonra gerisi geldi :) (Yenidoğan alışveriş listemi de sizlerle paylaşmamı ister misiniz?)

14. Bir doğum fotoğrafçısı ile çalışacak mısınız?
Sadece bir kişiyle görüştüm ve fiyatını çok çok yüksek buldum. Sonradan pişman olur muyum emin değilim ama her ne kadar fotoğraf ve video çekimi istiyor olsam da o fiyatı vermek istediğime emin değilim. Ayrıca doğum yapacağım hastane, doğumhaneye babayı bile zorla alacak, fotoğrafçıyı kabul edeceklerini pek sanmıyorum :/  Daha önce bebek sahibi olmuş olanların bu konudaki tecrübeleri neler acaba?

15. Hamilelikte en çok özlediğiniz şey nedir?
Japon yemekleri, özellikle de sashimi. Evet, ben bir çiğ balık severim ve hamileyken yiyememek ne kötü :/

16. Eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Gontheblog, Lifestyleofsiri Nil’s Mum ve Mor Menekşe de bu soruları yanıtlarsa çok mutlu olurum ^^

Sevgiler,

Alice

10 Eylül 2016 Cumartesi

Otuz


Tam otuz yıl önce bugün,
Tam bu saatte,
İlk kez ağlamışım ben.

Tam otuz yıl önce bugün,
Tam bu saatte,
İlk kez almış annem beni kucağına.
Annem ilk kez anne,
Babam ilk kez baba olmuş.

Tam otuz yıl önce bugün,
Açmışım bu dünyaya gözlerimi.
Koskoca otuz yıl geçmiş ben doğalı.

Ve tam bu gün,
Doğumumun otuzuncu yıldönümünde,
Tam otuz haftalık oldu içimdeki can.

Tam otuz hafta önce,
Bir melek yeryüzüne inmeye karar verdi.
Ve o melek bizi seçti,
Beni anne, en sevgilimi baba yapmak için.

Tam otuz hafta önce bir sevgi düştü içime.
Her gün biraz daha büyüyen,
Her gün biraz daha çoğalan.

Tam otuz yıl önce bugün doğan ben,
Tam otuz haftadır seni büyütüyorum içimde.

İyi ki doğdum,
İyi ki varsın.

Seni çok seviyorum oğlum!

Annen



9 Eylül 2016 Cuma

Ben geldiim :) Hem de çok güzel bir haberle...

Herkese merhabalar,

Uzun zamandır blogdan ayrı kaldım ve bunun için çok da güzel bir sebebim vardı: Anne oluyorum 😍


Şuan hamileliğimin 29. haftasını yaşıyorum. Şimdiye kadar çok şükür hemen her şey yolunda gitti 🙏 Mide bulantısı ve istifra şikayetlerim olmadı. Normalde midesi ile arası pek de iyi olmayan biri olduğumdan bu beni hem şaşırttı hem de çok sevindirdi ☺️ Sadece ilk zamanlar (ilk 3 aylık dönemde) yorgunluk, bazı yiyeceklerden tiksinme ve mide yanmalarım oldu ama günlük hayatımı etkileyen herhangi bir sorun yaşamadım. Zaten bu sorunlar da ikinci üç aylık döneme girmemle birlikte yok oldu diyebilirim. İkinci üç aylık dönem birçok yerde okuduğum ve duyduğum gibi oldukça rahat geçti. Kardeşimin düğününde artık iyice belirginleşmiş olan göbeğimle hiç oturmadan saatler boyunca dans edebilmem de işte hep bu ikinci trimesterin hediyesiydi sanırım 😂 Çok şükür 🙏 Doğuma sayılı haftalar kala, yani üçüncü üç aylık döneme girdiğimden beri ise kalp ile ilgili sorunlar yaşıyorum. Nabzım zaman zaman olması gerekenin üstüne çıkıyor ve arada bir de ritim bozukluğu oluyor. Bunun için kalp ritmini yavaşlatan bir ilaç kullanmaya başladım istemeyerek de olsa. Bir de doğal olarak büyüdükçe daha çabuk yorulmaya başladım 🙈 Ama onun dışında her şey çok güzel. Hele son zamanlarda artan içimdeki kıpırtıların yaşattığı muhteşem duyguyu dile getirmemin imkanı yok.

Bu süreçte ne blogda ne de instagramda herhangi bir paylaşım yapmadım. Hem erken aylarda hamileliğimi çok yakın çevrem haricinde hiç kimseye duyurmamıştım, hem de yazı yazacak, fotoğraf düzenleyecek enerjiyi ve sabrı kendimde bulamadım. O kadar ki elimde yazısı olmayan fotoğraflar ve fotoğrafını düzenleyemediğim için paylaşamadığım yazılar öylece paylaşılmayı bekliyor aylardır. 🙈 Bilgisayarımda da sorun vardı bir süredir. Hatta bu yazıyı da bilgisayarsız yazmak zorunda kaldım. Umarım sorunsuz yayınlanır. ☺️

Ama artık yavaş yavaş dönüş yapmak niyetindeyim. Birikmiş yazılacaklarımın yanısıra hamilelikle ilgili yazılar da yazmak isterim eğer siz de isterseniz 😊 Tabi ne tür yazılar istediğinizi yorumlarda belirtirseniz çok da iyi olur 😉 Ayrıca yan taraftaki minik anketimi de kullanabilirsiniz.

İşte wonderland'de durumlar böyle :)
Hepinizi çok özlemişim, lütfen beni yorumsuz bırakmayın 😘

Kocaman sevgiler,
Alice

9 Mayıs 2016 Pazartesi

Bloggerlar Okuyor Mayıs 2016 kitabını seçiyoruz!


Herkese merhabalar,

Geçtiğimiz ay bir Bloggerlar Okuyor etkinliği başlatmış ve George Orwell’in1984 isimli kitabını okumuştuk. (Etkinliğimizle ilgili detaylı bilgi için buraya göz atabilirsiniz.) Mayıs 2016 için okuyacağımız kitabı birlikte seçelim istiyoruz ve işte soruyoruz:

J. R. R. Tolkien’dan Hobbit mi yoksa William Golding’den Sineklerin Tanrısı mı?


Etkinliğimize katılmak isteyen sevgili arkadaşlar,

15 Mayıs Pazar gününe kadar hangi kitabı okumayı tercih ettiğinizi bu yazının altına yorum olarak yazabilirseniz çok sevinirim. Ayrıca bu yazıyı paylaşarak etkinliğimizi daha çok kişiye duyurmamıza yardımcı olursanız harika olur ^^

Tercihlerinizi merakla bekliyorum ^^ 

Sevgilerimle,
Alice

Güncelleme: Seçilen kitap 4'e 7 oyla Sineklerin Tanrısı oldu ^^ Haydi okumaya ;)

4 Mayıs 2016 Çarşamba

Kitap Yorumu 2 ­| 1984 - George Orwell (Bloggerlar Okuyor Nisan 2016)

Bin Dokuz Yüz Seksen Dört (1984) - George Orwell

Herkese merhabalar,

Bloggerlar okuyor yazımda bir kitap okuma etkinliği başlattığımızı ve ilk olarak George Orwell'den 1984 isimli romanı okuyup yorumlayacağımızı duyurmuştum. Normalde Nisan ayının son günü tüm katılan arkadaşlar bloglarında paylaşacaktı ve kimi arkadaşlarımız bunu yaptı bile ^^ Ben kitabı okumuş olmama rağmen blog yazısını yazmaya vakit bulamadığımdan bugüne sarktı. Şule de gecikeceğini söyleyince bu defalık tarihi bir süre uzatmaya karar verdik. Eğer katılmak isterseniz 1984 kitap yorumlarınızı 10 Mayıs'a kadar bloglarınızda yayınlamanızı bekliyoruz. Bloglarınızda yazdığınız yorumun linkini bu yazıya yorum olarak bırakmayı, ve bu yazının sonunda benim paylaşacağım tüm linkleri (Linkler 10 Mayıs gecesi son kez güncellenecektir.) kendi yazılarınızda paylaşmayı lütfen unutmayın ki hepimiz tüm kitap yorumlarından haberdar olalım ^^

Şimdi gelelim benim yorumuma ^^


Orijinal Adı: Nineteen Eighty-Four (1949)
Okuduğum Yayınevi: Can Yayınları, Mart 2015
Sayfa Sayısı: 350
Puan: 9/10

Ben bu kitabı yaklaşık 8 yıl önce, yazarın Hayvan Çiftliği isimli kitabını okuduktan sonra okumaya karar vermiş ve politik öğeler içeren bir distopya olmasından dolayı da sıkılabileceğimi düşünerek erteleyip durmuştum. Şimdi, kitabı okuduktan sonra, diyorum ki "İyi ki bu etkinliği yapmışız ve kendimi bu kitabı okumaya teşvik etmişim." 

Kitabı henüz okumayanlar için mümkün olduğunca spoiler vermeden konusunu şöyle özetleyebilirim: Bireyselliğin olmadığı, yönetimin geçmiş, şimdi ve geleceği kontrol altında tuttuğu, düşünmenin suç olduğu, savaşın barış, özgürlüğün kölelik, cahilliğin de güç olduğu, ve insanların zihinlerinin bile sürekli denetlendiği karı-koca, anne-baba-çocuk ilişkilerinin yerle bir edildiği bir dünya düzeni, ve bu dünyada yaşayan bir garip Winston Smith'in hikayesi. 67 yıl önce yazılmış olmasına rağmen hala güncelliğinden hiçbir şey kaybetmemiş bir kurgu. Ben okurken o kadar çok yerde "Nasıl ya? Ama bu bugün zaten oluyor!" diyerek okudum ki. George Orwell'e bir kez daha saygı duydum.


Can Yayınları'ndan çıkan 50. basım kitabı okudum ben. Birkaç yerde bariz yazım hataları gözüme çarptı. Normalde Can Yayınları'nda hatalı basıma pek rastlamadığım için şaşırmış olsam da genel olarak çevirisini beğendiğimi söyleyebilirim. Ara sıra terimleri orijinalinden de kontrol ettim ;)

Okumayanlar mutlaka okumalı diyor ve spoiler vermekden korkmayacağım bölüme geçiyorum.

Yazının bundan sonrası spoiler içerebilir!


1984 benim için ikinci bir Kırmızı Pazartesi vakasıydı diyebilirim. İnsan bir kitabın distopya olduğunu bilir de sonuna kadar umutla okur mu?! O nasıl boğucu bir dünyadır öyle! O dünyada ben kesinlikle bir proleter olmayı tercih ederdim. Bir saniye! Ben o dünyada olmayı kesinlikle istemezdim! Ne demek bir çocuğun anne-babasını ihbar etmesi, ne demek geçmişin değiştirilmesi, ne demek sevmenin, sevişmenin, onu bırak düşünmenin suç olması. Canım sıkıldı, sinirlerim bozuldu. Hep bir umutla Winston'ın ikna olmadan ölmesini bile istedim. Son nefesinde 2 kere 2 dört eder demesini bekledim. Yazık :(



(Fotoğraftaki nail art için Monochrome Paris Nail Art yazıma göz atabilirsiniz.)

Kitapta işartelediğim bölümler:

1. İki Dakika Nefret2in en korkunç yanı, insanın katılmak zorunda olması değil, katılmaktan kendini alamamasıydı. (s. 38)
2. Geçmişi denetim altında tutan, geleceği de denetim altında tutar; şimdiyi denetim altında tutan, geçmişi de denetim altında tutar. (s. 59)
3. Parti, gözlerinizle gördüğünüze, kulaklarınızla duyduğunuza inanmamanızı söylüyordu. Bu onların en temel, en can alıcı buyruğuydu. (s. 106)
4. Özgürlük, iki kere iki dört eder diyebilmektir. Buna izin verilirse, arkası gelir. (s. 106)
5. Her gün Londra’nın tepesine inen tepkili bombalar, olasılıkla, “sırf halka korku vermek için” Okyanusya Hükümeti tarafından atılıyordu. (s. 183)
6. Parti’nin dünya görüşü, onu hiç anlayamayan insanlara çok daha kolay dayatılıyordu. Gerçekliğin en açık biçimde çarpıtılması böylelerine daha kolay benimsetilebiliyordu, çünkü kendilerinden istenenin iğrençliğini hiçbir zaman kavrayamadıkları gibi, toplumsal olaylarla yeterince ilgilenmedikleri için neler olup bittiğini de göremiyorlardı. Hiçbir şey kavrayamadıkları için hiçbir zaman akıllarını kaçırmıyorlardı. (s. 186)
7. Savaşın asıl yaptığı, yok etmektir; ama ille de insanları yok etmesi gerekmez, insan emeğinin ürünlerini de yok eder. (…) Silah yapımı, tüketilebilecek herhangi bir şey üretmeksizin işgücünü kullanmanın uygun bir yoludur. (s. 221)
8. Savaş gerekli yıkımı sağlamakla kalmaz, aynı zamanda bu yıkımı psikolojik bakımdan kabul edilebilir bir biçimde sağlar. (s. 222)
9. Felsefede, dinde, ahlakta ya da politikada iki kere iki beş edebilirdi, ama iş bir top ya da uçağın yapımına geldi mi, iki kere iki dört etmek zorundaydı. (…) Güçlü olmak için geçmişten dersler çıkarmak, bunu için de geçmişte olup bitenleri iyi bilmek gerekiyordu. Hiç kuşkusuz, gazeteler ve tarih kitapları her zaman yanlı ve yanıltıcıydı, ama bugün uygulanan çarpıtmalar söz konusu değildi. (s. 228)
10. En iyi kitaplar insanlar zaten bildiklerini söyleyen kitaplardır. (s. 231)
11. Saptandıkları zaman kesin ölüm demek olan düşünceler ve davranışlar resmi olarak yasaklanmamıştır ve ardı arkası kesilmeyen temizlikler, tutuklamalar, işkenceler, hapse atmalar ve buharlaştırmalar gerçekten suç işlemiş olan kişileri cezalandırmak için değil, ileride suç işleyebileceği düşünülen kişileri yok etmek amacıyla uygulanır. (s. 242)
12. Parti, iktidarda olmayı, yalnızca kendi çıkarı için istiyor. Başkalarının iyiliği bizim umurumuzda değil; bizi ilgilendiren yalnızca iktidardır. (s. 298)
13. Parti ne denli güçlenirse, o ölçüde hoşgörüsüzleşecek. (s. 303)
14. Zekilik kadar aptallık da gerekliydi, ama aptalca davranmak zekice davranmak kadar zordu. (s. 315)

Sevgilerimle,
Alice

Etkinliğe katılan bloglar:

2. Şule Uzundere (Henüz yazısını yayınlamadı.)
4. Cahil Okur (Henüz yazısını yayınlamadı.)
5. Kitabımın Bir Sayfası

28 Nisan 2016 Perşembe

Kitap Yorumu 1 | Kırmızı Pazartesi - Gabriel Garcia Marquez


Herkese merhabalar,

Bugün sizlerle geçenlerde kapağından esinlenerek nail art yaptığım, işleneceğini herkesin bildiği ancak engel olmak için kimsenin bir şey yapmadığı bir cinayetin öyküsünü paylaşacağım. Gabriel Garcia Marquez’den Kırmızı Pazartesi:

Orijinal Adı: Cronica de una muerte anunciada (1981)
Aldığı ödül: 1982 Nobel Edebiyat Ödülü
Okuduğum Yayınevi: Can Yayınları, Ekim 2015
Sayfa Sayısı: 107
Puan: 8/10


Spoiler verdim diye düşünmeyin, spoiler değil bu bilgi. Daha ilk cümleden Santiago Nasar'ın o gün öldürüleceği bilgisini veriyor Gabriel Garcia Marquez okuyucularına. Kitapta o gün o kasabada yaşayanların ifadelerine de yer verilerek anlatılmış adım adım cinayete giden bir olay örgüsü okuyoruz.


Bu kitap benim Gabriel Garcia Marquez'den okuduğum ilk kitaptı. Aslında Büyülü Gerçekçilik (Magical Realism) akımına ait bir eser okumak istiyordum. Ama başlangıç olarak bu kitabı okumak da diğer kitaplarına olan merakımı arttırdı diyebilirim. Yazarın Yüzyıllık Yalnızlık başta olmak üzere diğer kitaplarını da okumak istiyorum. Eğer okuduklarınız ya da tavsiyeleriniz varsa lütfen benimle paylaşın ^^ Sıradaki Marquez kitabım hangisi olsun? 


Spoiler vermeden bu kitapla söylemek istediklerimi nasıl anlatırım bilmiyorum. Kitabın sonunda ne olacağı zaten en başından biliniyor, ama yine de kitabı okuma niyetiniz varsa yazının bundan sonrasını şimdilik okumayın. Zaten kısacık ve kolaylıkla okunabilecek bir kitap. Hemen kapıp okuyun ve sonra gelin hakkında sohbet edelim.

Bu arada, ki kitabın kapağından esinlenerek yaptığım nail art tasarımıma da Kırmızı Pazartesi Nail Art yazımdan ulaşabilirsiniz.

Yazının buradan sonrası spoiler içerir!


Kırmızı Pazartesi bir namus öyküsü. Ortada işlendiği iddia edilen bir suç, suçluyu cezalandırma niyetinde olan ve bu niyetlerini önlerine gelen herkesle paylaşan kişiler ve işleneceğini bildikleri bu cinayeti durdurmak için hiçbir şey yapmayan bir halk var. Angela Vicario görkemli bir düğünle Bayardo San Roman'la evlendiği gece bakire olmadığı için babasının evine geri gönderilir. İkiz abileri (Pablo ve Pedro Vicario) buna sebep olan kişinin Santiago Nasar olduğunu öğrendiklerinde namuslarını temizlemek için onu öldürmeleri gerektiğine karar verirler. Ancak resmen biri engel olsun diye herkese duyururlar. Kimisi ikizlerin adam öldüremeyecek kadar iyi kalpli olduklarını düşündüğünden, kimisi şaka yaptıklarını düşünüp inanmadığından, kimisi cesaret gösterip Santiago Nasar'a söyleyemediğinden, kimisi de ellerinden bıçakları alınınca başka bıçak bulabileceklerini akıl etmeyip olayı çözdüğünü sandığından bir şekilde engel olmuyorlar.

Bu kitabı okurken insanlığımı sorguladım ben. "O kanlı pazartesi günü, o kasabanın sakinlerinden biri olsaydım ben ne yapardım acaba?" diye düşündüm durdum. Adamın öleceğini bile bile elimden hiçbir şey gelmemesine üzüldüm. İnsanlar bu kadar duyarsız, bu kadar umursamaz olabilir mi diye düşündüm. Ama ne yazık ki namus cinayetlerinin hala devam ettiği bir dünyada gerçekten de mümkün bu.

Kitaptan dikkatimi çeken ifadeler ise şöyle:

1. Kız kardeşim, sanki kız doğmuş gibi bir sessizlik olduğunu hissetmişti.
2. “Her zaman ölüden yana olmak gerek” demişti o da.
3. “Uyandığımda onunla evleneceğimi bana hatırlatın.”
4. “Aşk da öğrenilir.”
5. “Hiç gelmese daha da sevinirdim ama gelinliğimi giymiş olarak ortada kalmaya dayanamazdım.”
6. “Tıpkı iki çocuğa benziyorlardı.” demişti bana. Ve bu düşünce onu korkutmuştu, çünkü ancak çocukların her şeyi yapabileceklerini düşünürdü hep.
7. Bana bir önyargı verin, dünyayı yerinden oynatayım.

Sevgiler,
Alice


(I didn’t want to delay this post any more, so I’m sharing it without English translation. When I have time, I’ll be translating it to English, too. And your comments saying that you want to read it asap might encourage me to speed up my translation process ^^ Love) 
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...